24 Şubat 2015 Salı
2015
Küçük Yapraklı Büyük çiçek
Yıllar geçiyor insanlar değişiyor eşyalar değişiyor. Ama her şey aynı aslında her şey o küçük yapraklı çiçeğin arkasından bakıyorsun gibi öyle gülümsüyor. İnsanlar çabuk mu eskiyor bu devirde, yaşlanıyor yürekler. Etrafıma bakıyorum eşyalara, aynı duruyorlar nasıl başarıyorlar hiç yıpranmadan kalmayı. Bilmiyorum, eski toprak değiliz diye çabuk yıpratıyor yıllar bizi sanırım. Bu gün hediye bir çiçek aldım küçük yapraklı büyük çiçek ;öğrencimin annesi getirmiş adını bile bilmiyormuş ona da hediye gelmiş zaten... Çok sevindim o küçücük yapraklarıyla yıllara meydan okuyan çiçek ,neler yaşanıyor etrafında kim bilebilir. Eylül 2013
Şimdi yıl olmuş 2015 zaman yine hızlı geçmiş ne çok şey var yaşanan. Tahammül sınırlarımızı aşan ne acılar. Üç saatlik bir can var ömre dokunan. Küçücük bir kar tanesi gülümseyip solan, belki de varlık denizinden bir hazine...
Kesip atılan bağlar ,aşılan zorluklar. Ve yeni bir dünya, yeni başlangıçlar.Her şeyin hayatların, umutların, savaşların bittiği bitirildiği yer belki de bu şehir .Ve yine her şeyin yeniden sil baştan başladığı. Kaderlerin paylaşıldığı...
Merhaba Yeni Gün
Merhaba Yeni Gün
Merhaba
Bu gün daha güzel bir gün daha net her şey sanırım insanın annesi bir yaştan sonra bunun için var , ya da annemle biz böyleyiz. Aynı şeyler söylediklerimiz ama bunları karşıdan yani iç sesimden değilde bir başkasından duymak farklı oluyormuş farklı ve rahatlatıcı. İyi ki varsın annem ve bu dünya için fazla iyisin.. Ve keşke yanımızda olsaydın babam bazen seni daha fazla özlüyorum. Sana benzemek...
Allah bizim hepimize uygun kaderler yazıyor. Evet sadece buna razı olmalıyız o zaman mutlu olmak daha bir kolaylaşıyor. Ve mutlu olma için bir sebep ararsak bu dünyada mutluluğu bulamayız. Biraz boş vermek biraz rahat olmak gerekiyor ve en önemlisi üç günden fazlasını düşünüp sabrımızı tüketmemek. Çünkü biz zayıfız bütün insanlar ve eğer hem geçmişi hem geleceği yüklersek sırtımıza yerden kalkamıyoruz. Geçmişe çare yok zaten boşa gam çekmiş oluyoruz ve gelecek için açılacak kapılar henüz açılmamış olduğundan boşa dertleniyoruz ne olacak nasıl olacak . En güzeli "Mevlam görelim neyler neylerse güzel eyler" diyebilmek ve kuş gibi hafiflemek.
Bu gün de yeni bir gün ve yepyeni bembeyaz bir sayfamız var yaşananları unutmamak için.. Dün ise güzellikleriyle hatırlanıyor. Zaten kötü anları unuttuğumuz için hep geçmişe özlem duyuyoruz. Ve hep böyle sürüp gidiyor.. Merhaba yeni gün geçmişim ve geleceğim..
15 Eylül 2013 Eylül güzel Eylül
2012'den nağmeler -2
Yarın Güzel Bir Gün Olsun Diye...
Alıştık yaşamaya, sessiz sakin, bazen patlayan bir volkan bazen buz dağı,bir yandan ateş bir yandan buz. Her şeye rağmen insan, farkediyor ki Yaşamak güzel gerçekten yaşayabiliyorsa, çünkü tuzsuz bir yemek gibiyse hayat yaşamak değildir o. Yaşamak dünyayı görebilmek çirkinliklerini, kötülüklerini ama güzelliklerini inadına en çok güzelliklerini görebilmektir. Kötülükleri görmezden gelip mutluluk oyunu oynamak değil bu, hataları görmek belki düzeltmek için çabalamak belki affedebilmekle güzel. Affedebilmek çok azlarının anlayabildiği bir lezzeti barındırıyor içinde, affedebilmek olanı kabul etmek ,bir yarayı iyileştirmek belki çünkü hatalar insana mahsus ve pişmanlık varsa affetmek güzel, insan hatasını anladıysa. Ve aslında gururunun esiri olmayanlar için herkesi affetmek kolay. Belki en zoru insanın kendini affedebilmesi, başkalarının yanlışlarını kabul edebilmek kadar kolay mıdır?, hata yapmışız büyük hatalar, kırmışız kırılmışız belki, yakmışız, yıkmışız geri dönüşü olmayan, düşündükçe içimizi acıtan belki hiç aklımızdan çıkamayan unutamadığımız, yapmasaydım, etmeseydim şöyle olurdu gitmezdi, geçmezdi,...
üzülmezdi, yıkılmazdı yaralanmazdı, ölmezdi...Bir çocuk hastalandı belki hatamızdan, bir kavgaya sebep olduk, bir vazgeçişe, bir yangına, bir.. bir.. bir ... Hatalarımız ,her farkedişimizle yüreğimize silinmez izler bırakan hatalarımız bizi büyüten adam eden pişiren, hatalarımız insanız yanlışlarla büyüyoruz ve affedebilmekle güzelleşiyoruz ve kaderi anlamak affedebilmekle tamam oluyor, teslimiyetle hafifliyoruz atıyoruz bize ağır gelen yükleri bir bir üzerimizden madem kader var affetmek güzel.İnsan aciz insan en çok da kendini affedebilmeye muhtaç.
Ey aciz insan görüyorum hatalarını ama görüyorum seninde üstünde olan kaderi ve affediyorum. Yaraların kapansın artık diye , yeniden umut etmeyi öğren diye yeniden hayata gülümse diye yeniden güneş doğsun diye yarın güzel bir gün olsun diye, affetmek güzel diye... Aralık /2012
2012'den nağmeler
Yeniden...
Yine yeniden bugün başladım yazmaya...
Benim de hayata dair söyleyeceklerim var ..
Yazmak bir tutku belki bir rahatlama şekli hayatta ben de varım diyebilmek.
Yazmazsam boğulacağım dediğim zamanların üstünden iki sene geçti ve evet yazmazsam boğulacağım.Yeniden başlamak için seçtiğim gün ayın ilk çarşambası.. Bugün başlayan şeyler bitmez ya benim de yazdıklarım bitmesin diye.
Yine Mavi lale'yim
Nazan Bekiroğlu" Mavi lale yeryüzü çiçeklerinden başka çiçekleri merak edenlerin zihninde çaresiz bir tahayyüldür ve Mavi ... en fazla dünyalı olduğu anda bile ışık tayfının ötesindeki bilinmedik renkleri sızdırır" der o harika üslubuyla. Ve bir ilkbaharda ben de üzerime aldım çaresiz tahayyülerden bir demet. Seneler geçti bir çok şey değişti, bir çoğu eskidi o yıllardan geriye kalan, mavi lale, bir tebessümle kaldı üzerimde.Geçmişe tebessümle bakabilmek geleceği umutla bekleyebilmeyi sağlıyor ve tüm kırgınlıkları, acılarna rağmen tebessüm edebiliyorsak geçmişimize hayat güzeldir ve herkes tüm öfkesine rağmen bir tebessüm bulabilir geçmişinde...
Ve geçen senelere inat hiç eskimeyen güzel insanlar hayatımızda hep varolanlar onlara da selam olsun dilerim hiç eskimesinler vesselam.. 19/12/2012
Benim de hayata dair söyleyeceklerim var ..
Yazmak bir tutku belki bir rahatlama şekli hayatta ben de varım diyebilmek.
Yazmazsam boğulacağım dediğim zamanların üstünden iki sene geçti ve evet yazmazsam boğulacağım.Yeniden başlamak için seçtiğim gün ayın ilk çarşambası.. Bugün başlayan şeyler bitmez ya benim de yazdıklarım bitmesin diye.
Yine Mavi lale'yim
Nazan Bekiroğlu" Mavi lale yeryüzü çiçeklerinden başka çiçekleri merak edenlerin zihninde çaresiz bir tahayyüldür ve Mavi ... en fazla dünyalı olduğu anda bile ışık tayfının ötesindeki bilinmedik renkleri sızdırır" der o harika üslubuyla. Ve bir ilkbaharda ben de üzerime aldım çaresiz tahayyülerden bir demet. Seneler geçti bir çok şey değişti, bir çoğu eskidi o yıllardan geriye kalan, mavi lale, bir tebessümle kaldı üzerimde.Geçmişe tebessümle bakabilmek geleceği umutla bekleyebilmeyi sağlıyor ve tüm kırgınlıkları, acılarna rağmen tebessüm edebiliyorsak geçmişimize hayat güzeldir ve herkes tüm öfkesine rağmen bir tebessüm bulabilir geçmişinde...
Ve geçen senelere inat hiç eskimeyen güzel insanlar hayatımızda hep varolanlar onlara da selam olsun dilerim hiç eskimesinler vesselam.. 19/12/2012
23 Şubat 2015 Pazartesi
Ortaya karışık çorba
"Seher'im seher vakti bülbüllerin nağmeleriyle mütelezziz olan ruhum birden seni arzuladı" Nazan Bekiroğlu anlatıyor 7 sene birbirlerini seven gençler ailelerin nişan düğün yapmasıyla nihayet kavuşurlar. ancak delikanlı evliliklerinin üzerinden henüz üç ay geçmişken savaşa gider ve şehit olur.. O delikanlının Seher'ine yazdığı mektuplardan bir cümle. Kavuşamayan aşıklar, batan güneşler ,eşsiz samimiyet."Muhakkak onların bildikleri bizden fazlaydı"Bakışları keskin. Şimdi başkalarının büyük amaçları var, ince ince dokudukları planları. Bizler küçük piyonlar.Ha gerçi hepimizin amaçları var, da nedense başkalarının hesapları tutuyor hep .Eli boş kalan bizler oluyoruz.
Nasıl imreniyorum eskiye, geçmişe bakınca güzel görünüyor her şey...Sadece güzellikleri hatırlıyoruz. Şükür ki güzellikleri hatırlıyoruz.
Nasıl imreniyorum eskiye, geçmişe bakınca güzel görünüyor her şey...Sadece güzellikleri hatırlıyoruz. Şükür ki güzellikleri hatırlıyoruz.
Bugün hala Kelime Defterini okuyorum, hızlı okuma teknikleri böyle yazarlara işlemiyor sanırım. Her kelimeyi inceden inceye okumak istiyor insan. Bu hikayeyi okurken de öyle içlendim,Seher'e üzüldüm ,yarım kalan aşka, şimdilerde esamesi okunmayan sadakate. Bir de Triyandafila geldi aklıma İskender Pala'nın en sevdiğim yazılarından güzel Despina anne ve şair Kâni , kalan o tek inci tanesi yıllar sonra kesişen yollar ve bir kurtuluş, bir ölüm. Yine aşk yine ayrılık yine sadakat.( Bu arada Aşkname'nin tüm hikâyeleri yaşanmış o sevinçler ve o acılar derinden derine yaşanmış, en okunası kitaplardan)
Şimdi ne çok seviyoruz ne çabuk bıkıyoruz. Oysa ki sevdayı bir ömür yaşayanların torunlarıyız biz. Çok basitleşti duygular.Hız çağından mıdır ne, insanlar sıkılıyor her şeyden çabucak. Tabi aşklarında eskiyor.Yeni bir aşk lazım diyoruz artık.
Çoğu genç belki de aşkı o eşsiz duyguyu hiç tadamayacak.Aşık olmak nedir, bir insana bir şehre bir mesleğe bir kitaba bir ... Oysa ki insanı büyüten yegane şeylerdendir bence aşk. Sığ sularda tüketiyoruz ömrümüzü okyanus nasıl bir şey bilemiyoruz. Nasıl bir sel ki akıp gidiyor. İnsanların birazcık durması lazım hepimiz koşuyoruz. Rutin yaşıyoruz. Düşünmüyoruz ne istiyoruz kimin için. Neye göre yaşıyoruz. Ne yapıyoruz,Neden? Hiç düşünmüyor, sorgulamıyoruz. Bir hadi yetiyor binlere, sonra biz dedik sanıyoruz. Neye göre seviyor kime göre yaşıyoruz. Şimdilerde herkes bir örnek, tek tip.
Şimdi ne çok seviyoruz ne çabuk bıkıyoruz. Oysa ki sevdayı bir ömür yaşayanların torunlarıyız biz. Çok basitleşti duygular.Hız çağından mıdır ne, insanlar sıkılıyor her şeyden çabucak. Tabi aşklarında eskiyor.Yeni bir aşk lazım diyoruz artık.
Çoğu genç belki de aşkı o eşsiz duyguyu hiç tadamayacak.Aşık olmak nedir, bir insana bir şehre bir mesleğe bir kitaba bir ... Oysa ki insanı büyüten yegane şeylerdendir bence aşk. Sığ sularda tüketiyoruz ömrümüzü okyanus nasıl bir şey bilemiyoruz. Nasıl bir sel ki akıp gidiyor. İnsanların birazcık durması lazım hepimiz koşuyoruz. Rutin yaşıyoruz. Düşünmüyoruz ne istiyoruz kimin için. Neye göre yaşıyoruz. Ne yapıyoruz,Neden? Hiç düşünmüyor, sorgulamıyoruz. Bir hadi yetiyor binlere, sonra biz dedik sanıyoruz. Neye göre seviyor kime göre yaşıyoruz. Şimdilerde herkes bir örnek, tek tip.
Yine yazdım her telden. Uzun süre sonra üniversite ortamına takılınca çarpıyor sanırım :)
22 Şubat 2015 Pazar
Ankara
Ankara, bugün gördüğüm görüntüler yine mi... dedirtecek cinstendi. Bir taraf " Özgecan için" başlığı altında olan solcular diğer tarafta "Fırat Yılmaz için" mhpli grup . Tablo resmen 70li 80li yılları andırıyordu gencecik insanlar ölüyor. İnsanlarımızda neden bu kadar vahşet bu kadar öfke var.Özellikle gençler nasıl bu kadar bariz tekerrür eden tarihi göremiyorlar. Hiç mi okumuyorlar hiç mi muhakeme etmiyorlar. Ya da öğretmenlerimiz test kitaplarını ezberletirken bunları öğretmeyi unutuyor mu?
Gencecik bir kızın öldürülmesini İslama bağlayan ve kahrolsun gericilik sloganları atan ülkenin geleceği !üniversiteliler. Öte yanda İslamın ne demek olduğunu anlamaktan aciz kadınlar çalışmamalı aman evden çıkmasın diye tutturanlar, bir türlü bulunamayan orta yol. Herkes bir nefes alsa, ah keşke bir anlık dursa. Karşılıklı uzlaşabilmek bu kadar zor değil.Tamam ben haklıyım ama, sen de haklısın diyebilmeli insanlar. Güler yüz gösterebilmeli empati yapabilmeli. Ve de en önemlisi öfke kontrolü yapmayı öğrenmeli sanırım şimdilerde en çok ihtiyacımız olan bu. Keşke medya birazcık bunun için çabalayabilse, oysa psikopatlara teknikler öğretmekle meşgul, yeniden olsun diye bir kere daha canlar yansın kazan iyiden iyiye kaynasın diye...Eskiler kötü bir şey olduğunda çok anlatmazmış hani, hem insanların psikolojisi bozulmasın hem de yemek tarifi verilir gibi tarif olmasın diye kimilerine.... Ayrıntılar iyice insanların gözüne gözüne sokulmazmış yaralar kanatılmazmış . Bir bildikleri varmış demek ki.
Bu gün değerli insanlarla sohbette belki de bu devirde herkese bir kedi lazım dedik, kediler yumuşatıyor insanları mutlu kılıyor.Varlıkları ile terapi etkisi oluşturuyorlar. Evet kesinlikle hepimize lazım. Zaten bu dünya gitgide yaşanmaz bir yer haline geliyor.
Bugün yolüstü kalabalıkları izledim biraz da haberleri okudum; bunalmışım. Oysa güzel bir gündü başka şeyler vardı aklımda; mor mürekkep mesela, güzel naif şiir gibi bir yazar,elifin be'ye olan sevgisi, seher vaktinde bülbül nağmeleri ... "Kelime Defteri".....
Vel hasılı kelam Biz ylsyliler yarın İngilizce öğrenmeye başlayacağız. Hadi bakalım yeni arkadaşlar tanışacağım
20 Şubat 2015 Cuma
Bugün Ankara'da yalnız geçirdiğim ilk günüm erken kalktım( sanırım artık erken kalkmak nihayet alışkanlık haline geldi oleey ) kahvaltı vs derken uzun süredir yapamadığım bir şeyi yaptım sessiz sakin tek başıma kitap okudum hem dee Nazan Bekiroğlu ; Kelime defteri nasıl insan kendisini okuyor gibi oluyor. Bu yazarda başka bir şey var insanın içine işleyen böyle yakan durduk yerde ağlatan... her bölümü için ayrı yazı yazılır ya onu geçeyim şimdilik...
Sonra baktım kar yağıyor incedeen ince, durur muyum dışarı çıktım. nüfus cüzdanında Ankara doğumlu yazan ama Ankaraya yabancı biri olarak bilmediğim sokaklarda yabancı değilmişim de hep dolaştığım yerlermiş gibi dolandım en azından yürüdüğüm semti öğrendim Bahçelievler.Fikri Alem diye bir kafe gördüm edebiyatçıyım ya ismi çekti beni sonra merdivenlerden çıkarken o tatlı nostaljik posterler içerisi de bir o kadar şirin.Plaklar gramofonlar tatlı masalar renkli ortam ve hoş müzikler çok sevdim. Zaten Elif hanım da bir o kadar sıcak birisi, sohbet ederken akşam oluvermiş. Bazen söyleşiler de oluyormuş tuttum bu kafeyi sakin bir ortam öyle vıcık vıcık insan dolu yerleri sevmiyorum.
Sonra dönerken baktım kalabalıklar o tarafa doğru yürüyor bi bakayım dedim galiba 7. cadde tam emin değilim hoşuma gitti fena değil gezmelik. Bu arada kar baya hızlandı tabi ben de dönerken bir de düşme tehlikesi atlattım görme engelliler için sarı şeritler gerçekten çok mantıklı da karda kışta düşmeden üzerinde duramıyoruz onların. Bence oldukça tehlikeli buna bir çözüm düşünüp sarı şeritleri kaymayan bir maddeden yapmalılar.
Böylece akşamı edip küçük odama geri döndüm kardan adam vaziyetinde ve soğuktan kızarmış bir yüzle.
19 Şubat 2015 Perşembe
Yeni bir tercih,yeni bir hayat...YLSY
YLSY başta Milli Eğitim olmak üzere yurt dışında master ve doktora yapmamız için verilen az bilinen bir burstur( merak edenler bkz. google). Bursiyerler bilirler başvuru için karar aşamasından tutun mülakatına kadar her adımı değişik bir süreçtir. Biz 2014'lü bursiyerler artık karar aşaması başvuru kefil vesairelerin sonuna geldik nihayet.. Şimdi büyük çoğunluğumuzu dil öğrenme telaşı sardı tabi bazıları dil konusunda şanslı önceden öğrenmişler. Ben onlardan değilim maalesef.. Önümüzde seçenek 4 il olunca ve yaşadığı şehir onların içinde olmayınca eminim pek çok bursiyer de benim gibi yaptı; hazırladık bavullarımızı seçtiğimiz şehrin yolunu tuttuk. Tabi yaşadığınız şehirden hemen kopmak,düzeni bozmak pek kolay olmuyor hele ki benim gibi evliyseniz eşinizi haftada hatta iki üç haftada bir görmeye alışmanız gerekiyor. Bir de çocuğu olanları düşünemiyorum Allah onların yardımcısı olsun ne diyeyim..Hiç bilmediğiniz bir şehre düştüyseniz oldukça zor. Kalacak yer için önce kyk yurtları sonra özel yurtlar en son özel ev düşünülüyor.Çok şükür ki benim bu konuda sıkıntım olmadı. Eşyalarımı iki valizde toplayabildim en aza indirerek, hala da yerleştirmedim. Dün şöyle bir baktım eee ben Amerika'ya giderken de hepi topu bu kadar eşya götürebileceğim zaman geçtikçe iyice idrak ediyorum galiba gerçekten göçebe oldum yeniden. Şu da var tabi insanın yanında ne kadar az yük olursa o kadar ferah oluyorsunuz.
Ufak bir seviye sınavından sonra Üniversiteler de belli olacak. Heyecanla Pazartesiyi bekliyorum dersler başlayacak kafamda binbir soru nasıl geçecek kaç puan alabileceğim,yarım kalan yüksek lisansımı bitirebilecek miyim, üniversitelerden kabul alabilecek miyim??? Benimle beraber bir çok bursiyer de aynı duygularda. Hadi bakalım diyorum hayırlısı hepimize
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)