23 Temmuz 2015 Perşembe

2015 YLSY -1-

Zaman çabuk geçiyor..
Bizler daha yurt dışına gidemeden yeni başvuru dönemi gelmiş. Tabi bunda MEB'in süreyi biraz öne çekmesinin de etkisi var.Kendi tercih dönemlerimde ki heyecanımı göz önüne alarak bir yazı yazmak istedim,bu yazımda ortaya karışık aklıma gelenleri yazacağım :)


 YLSY  bana kalırsa akademik kariyer yapmak isteyenler için çok cazip bir program..Uzuuun bir süreç olan tercih ve mülakat dönemlerini başarı ile atlatıp üstün sabır örneği gösterenlerin önüne çok güzel bir imkan sunuluyor; Yurt dışında master ve doktora yapmak. 



Tabi bunun karşılığı olarak Türkiye'ye döndüğünüzde önceden belirlenen kurumlarda, yurt dışında durduğunuz sürenin iki katı zorunlu hizmetiniz oluyor. Ve bunu garantilemek için Meb size yüklü bir senet imzalatıyor. Ayrıca Türkiye'ye dönmeme ihtimalinize karşılık (istatistiklere göre gidenlerin yaklaşık %15 'i dönmüyormuş ) sizden iki kefil istiyor.İşin bu kısmı biraz sıkıntılı çünkü bu ,yüklü bir senede imza atmak demek ve günümüzde kimse kimseye güvenmediği için çoğu aday bu iki kefili bulmakta zorlanıyor. Malesef kazandığı halde kefil bulamadığı için kayıt olamayan bursiyerler oluyor.(ek'te şartları vs vereceğim) 

Velhasılı kelam çok cazip bir fırsat olmasının yanında büyük riskleri de olduğu için çok iyi düşünülüp karar verilmesi gereken ,girildiği zaman geri dönüşü olmayan bir yol YLSY...


 Bu sebeple en önemlisi siz bu bursu gerçekten akademik gelecek için mi istiyorsunuz her türlü fedakârlığı yapar mısınız??Yoksa işsizim bari bir işim olsun hem yurt dışını görürüm gibi planlarınız mı var. Eğer ikincisi ise yol yakınken geri dönün öyle kolay değil çünkü :) 



Türkiye'nin hali malum Milli Eğitim Bakanlığı'nın da Türkiye'de en karışık bakanlıklardan olduğunu düşünürsek...



Bursta garanti olan şeyler sizin yurtdışında üniversite masraflarınız ve sağlık sigortanız  (zorunlu hallerde master için +6 ay doktora için +1 yıl uzatma dahil) Türkiye'de 1 yıl yurt dışında 6 ay dil eğitiminiz,4 adet sınav ücreti, okul başvuru ücretleri,her bir dönem için yani; dil eğitimi, master ve doktora için birer gidiş dönüş uçak biletiniz , aylık bursunuz (gideceğiniz yere göre değişiyor ) bir de kırtasiye yardımı. Size bir danışman atansa da Üniversiteleri araştırma kabul alma işlemleri genellikle size kalıyor. Gittiğiniz yerde konaklama vs size ait. Bir de bazı dönemlerde ,genellikle ocak ayı bursları, aksayabiliyor. Bu tür sıkıntılara hazır olmanız lazım. Yeterli dil eğitimi imkânı verilse de iş sizin çalışmanıza bakıyor. Her ne kadar Milli Eğitimdeki büyüklerimiz Türkiye'de bulunan dil kurslarının çok çok  iyi olduğu ve bu fırsatı iyi değerlendirmemiz gerektiğini söyleseler de ben en azından Ankara için aynı şeyi düşünmüyorum sizin ekstra çalışmanız şart kurs benim için beklentilerimin çok çok altında (Meb'e tavsiyem kursları özelleştirsinler :).... 



 Türkiye'de bile master doktora yapmak zor bir süreç Bu süreci anadiliniz olmayan bir dilde ve yabancı bir Ülkede geçirmek de elbette çok kolay olmayan bir iş. Başlı başına fedakârlık isteyen bir süreç. 

(Bir de benim gibi evli iseniz bu kararı mutlaka eşiniz ile birlikte vermelisiniz.Çünkü bu programda eşler için herhangi bir maddi yardım yok uçak bileti sağlık sigortası vs. vs.  tamamen size kalıyor gerçi  MEB'dekiler bu konuda çalışıldığını söylemişlerdi en son toplantıda ama size yetişir mi bilemem)


Bütün zorluklarının yanında gittiğiniz yerde gerekli yayınları yaparsanız Türkiye'ye döndüğünüzde kısa bir sürede doçent olabilirsiniz.MEB Bildiğim kadarıyla 4 ya da 5 sempozyum için ödeme yapıyor aktif olursanız bu şekilde hem bir çok yayın yapmış hem farklı ülkeler görmüş olarak dönüş yapabilirsiniz.

Geçen sene değişen bir konu da, eskiden gittiğiniz Üniversite'de asistan vs olarak görev aldığınızda bursunuz kesiliyordu. Ancak artık bu şekilde görev alarak hem bursunuzu hem oradaki maaşınızı alabiliyorsunuz.Tabi bu herkesin yapabildiği kolay bir şey değil. Başarılı olmanızın yanı sıra gittiğiniz yerin diline hakimiyet çok önemli.


 Türkiye'de çoğu kişinin halledemediği dil probleminiz ortadan kalkmış olarak hatta ki ikinci bir yabancı dil öğrenmiş olarak bile dönüş yapabilirsiniz. Ben tüm zorluklarına rağmen ömür boyu öğrenci olmayı göze alan akademisyenler için çok çok iyi bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Şahsen öğrencilikten  zevk alıyorum. Türkiye'de iken de yüksek lisans yapıyordum. Ancak doğal olarak bir yandan çalışmak zorundaydım. Şimdi yurt dışında tek işim ders çalışmak olacak ve bunun için maaş alacağım gözüyle baktığım için bulunmaz fırsat..  



Herkese süreçte başarılar



Tercih yapacaklara tavsiyem lütfen başta, klavuz ve yönetmelik olmak üzere dökümanları mutlaka mutlaka okuyunuz... 



ek...  

YLSY yönetmeliği
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/11/20131108-4.htm


2015 klavuz 



http://www.osym.gov.tr/belge/1-23589/2015-yurt-disina-lisansustu-ogrenim-gormek-uzere-gonder-.html



Tercih tablosu



http://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/2015/YLSY/2015-YLSYTercihTablosu21072015.pdf



http://yyegm.meb.gov.tr/



http://yyegm.meb.gov.tr/www/mill-egitim-bakanligi-tarafindan-2015-ylsy-kapsaminda-511-farkli-alanda-67-ulkeye-1500-burslu-ogrenci-gonderilecektir/icerik/92



Ylsy danışma ofisi

http://yyegm.meb.gov.tr/www/ylsy-danisma-ofisi/icerik/74

Geçmiş yılların puanları 
2014 
http://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/2014/YLSY/YLSY-2014-2EK-YerlestirmeMAX-MINPuanlar02032015.pdf
2013
http://www.osym.gov.tr/dosya/1-71233/h/ylsy20131yerlestirmemaxminpuanlar.pdf
2012


http://www.osym.gov.tr/dosya/1-60658/h/2012-ylys-minmakspuanlar.pdf



Ülkelere göre Burs miktarları

http://www.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2014_01/01025153_1416_sayili_kanun_tebligi.pdf


http://www.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2014_01/01025022_teblig_eki.pdf





Ekstra yardım alabileceğiniz siteler


http://ylsybursu.com/


http://ylsymaceram.blogspot.com.tr/



http://www.akademikpersonel.org/forum/#ylsy-yurtdisina-lisansustu-ogrenim-bursu



http://ylsyrehberi.blogspot.com.tr/









5 Mart 2015 Perşembe

Şimdi uzun bir düşünmek lazım bana

Birden bire çıktın yine yasak bir resme bakar gibi baktım sana gizliden öyle. Verdiğim sözü bozar gibi hep aynı, önce heyecanlandım dedim yine hiç değişmemişsin.Oysa unutmuşum sen artık  hiç yaşlanmıyorsun . Sonra bir bulut çöktü gözlerime başımı kaldırdım ,dayanamadım tekrar baktım onca yılın hasretiyle sanki ne kadar çok bakarsam o kadarı silinecek tarihten beraber geçiremediğimiz zamanların... Hiç konuşamadığımız silinecek, sandım ki bu yaşımda seninle oturmuşum sana çift bana tek bardak çay getirmişim. Gülmüşsün ... Bir gün daha geçti ömrümüzden bir gün daha yaşlanmadım büyüdüm, senin yanında hep büyürüm ben,çünkü küçüğüm ben desem. Gülsen artık büyüdün desen, daha büyünmez yaşlanıyorsun desen...
Nasıl geçtin toefl'dan sen hep başarılısın hep iyi ,ben ne yapacağım desem....
Hep gülümsüyorsun elinde bir sigara. Annem kızıyor içme çocuğun yanında...

24 Şubat 2015 Salı

İncesaz - İstanbul'a Dair Eskimeyen Güzel Müzik Güzel Şehir

2015

Küçük Yapraklı Büyük çiçek

        Yıllar geçiyor insanlar değişiyor eşyalar değişiyor. Ama her şey aynı aslında her şey o küçük yapraklı çiçeğin arkasından bakıyorsun gibi öyle gülümsüyor. İnsanlar çabuk mu eskiyor bu devirde, yaşlanıyor yürekler. Etrafıma bakıyorum eşyalara, aynı duruyorlar nasıl başarıyorlar hiç yıpranmadan kalmayı. Bilmiyorum, eski toprak değiliz diye çabuk yıpratıyor yıllar bizi sanırım. Bu gün hediye bir çiçek aldım küçük yapraklı büyük çiçek ;öğrencimin annesi getirmiş adını bile bilmiyormuş ona da hediye gelmiş zaten... Çok sevindim o küçücük yapraklarıyla yıllara meydan okuyan çiçek ,neler yaşanıyor etrafında kim bilebilir.  Eylül 2013
       Şimdi yıl olmuş 2015 zaman yine hızlı geçmiş ne çok şey var yaşanan. Tahammül sınırlarımızı aşan ne acılar. Üç saatlik bir can var ömre dokunan. Küçücük bir kar tanesi gülümseyip solan, belki de varlık denizinden bir hazine...
Kesip atılan bağlar ,aşılan zorluklar. Ve yeni bir dünya, yeni başlangıçlar.Her şeyin hayatların, umutların, savaşların bittiği bitirildiği yer belki de bu şehir .Ve yine her şeyin yeniden sil baştan başladığı. Kaderlerin paylaşıldığı...

Merhaba Yeni Gün

Merhaba Yeni Gün

Merhaba      
   Bu gün daha güzel bir gün daha net her şey sanırım insanın annesi bir yaştan sonra bunun için var , ya da annemle biz böyleyiz. Aynı şeyler söylediklerimiz ama bunları karşıdan yani iç sesimden değilde bir başkasından duymak farklı oluyormuş farklı ve rahatlatıcı. İyi ki varsın annem ve bu dünya için fazla iyisin.. Ve keşke yanımızda olsaydın babam bazen seni daha fazla özlüyorum. Sana benzemek... 
Allah bizim hepimize uygun kaderler yazıyor. Evet sadece buna razı olmalıyız o zaman mutlu olmak daha bir kolaylaşıyor. Ve mutlu olma için bir sebep ararsak bu dünyada mutluluğu bulamayız. Biraz boş vermek biraz rahat olmak gerekiyor ve en önemlisi üç günden fazlasını düşünüp sabrımızı tüketmemek. Çünkü biz zayıfız bütün insanlar ve eğer hem geçmişi hem geleceği yüklersek sırtımıza yerden kalkamıyoruz. Geçmişe çare yok zaten boşa gam çekmiş oluyoruz ve gelecek için açılacak kapılar henüz açılmamış olduğundan boşa dertleniyoruz ne olacak nasıl olacak . En güzeli "Mevlam görelim neyler neylerse güzel eyler" diyebilmek ve kuş gibi hafiflemek. 
Bu gün de yeni bir gün ve yepyeni bembeyaz bir sayfamız var yaşananları unutmamak için.. Dün ise güzellikleriyle hatırlanıyor. Zaten kötü anları unuttuğumuz için hep geçmişe özlem duyuyoruz. Ve hep böyle sürüp gidiyor.. Merhaba yeni gün geçmişim ve geleceğim.. 
15 Eylül 2013 Eylül güzel Eylül

2012'den nağmeler -2

Yarın Güzel Bir Gün Olsun Diye...

        Alıştık yaşamaya, sessiz sakin, bazen patlayan bir volkan bazen buz dağı,bir  yandan ateş  bir yandan buz. Her şeye rağmen insan, farkediyor ki Yaşamak güzel gerçekten yaşayabiliyorsa, çünkü tuzsuz bir yemek gibiyse hayat yaşamak değildir o. Yaşamak dünyayı görebilmek çirkinliklerini, kötülüklerini ama güzelliklerini inadına en çok güzelliklerini görebilmektir. Kötülükleri görmezden gelip mutluluk oyunu oynamak değil bu, hataları görmek belki düzeltmek için çabalamak belki affedebilmekle güzel. Affedebilmek çok azlarının anlayabildiği bir lezzeti barındırıyor içinde, affedebilmek olanı kabul etmek ,bir yarayı iyileştirmek belki çünkü hatalar insana mahsus ve pişmanlık varsa affetmek güzel, insan hatasını anladıysa. Ve aslında gururunun esiri olmayanlar için herkesi affetmek kolay. Belki en zoru insanın kendini affedebilmesi, başkalarının yanlışlarını kabul edebilmek kadar kolay mıdır?, hata yapmışız büyük hatalar, kırmışız kırılmışız belki, yakmışız, yıkmışız geri dönüşü olmayan, düşündükçe içimizi acıtan belki hiç aklımızdan çıkamayan unutamadığımız, yapmasaydım, etmeseydim şöyle olurdu gitmezdi, geçmezdi,... 
üzülmezdi, yıkılmazdı yaralanmazdı, ölmezdi...Bir çocuk hastalandı belki hatamızdan, bir kavgaya sebep olduk, bir vazgeçişe, bir yangına, bir.. bir.. bir ... Hatalarımız ,her farkedişimizle yüreğimize silinmez izler bırakan hatalarımız bizi büyüten adam eden pişiren, hatalarımız insanız yanlışlarla büyüyoruz ve affedebilmekle güzelleşiyoruz ve kaderi anlamak affedebilmekle tamam oluyor, teslimiyetle hafifliyoruz atıyoruz bize ağır gelen yükleri bir bir üzerimizden madem kader var affetmek güzel.İnsan aciz insan en çok da kendini affedebilmeye muhtaç. 
        Ey aciz insan görüyorum hatalarını ama görüyorum seninde üstünde olan kaderi ve affediyorum. Yaraların kapansın artık diye , yeniden umut etmeyi öğren diye yeniden hayata gülümse diye yeniden güneş doğsun diye yarın güzel bir gün olsun diye, affetmek güzel diye... Aralık /2012

2012'den nağmeler


Yeniden...

        Yine yeniden bugün başladım yazmaya...
  Benim de hayata dair söyleyeceklerim var ..
Yazmak bir tutku belki bir rahatlama şekli  hayatta ben de varım diyebilmek. 
Yazmazsam boğulacağım dediğim zamanların üstünden iki sene geçti ve evet yazmazsam boğulacağım.Yeniden başlamak için seçtiğim gün ayın ilk çarşambası.. Bugün başlayan şeyler bitmez ya benim de yazdıklarım bitmesin diye. 
        Yine Mavi lale'yim 
  Nazan Bekiroğlu" Mavi lale yeryüzü çiçeklerinden başka çiçekleri merak edenlerin zihninde çaresiz bir tahayyüldür ve Mavi ... en fazla dünyalı olduğu anda bile ışık tayfının ötesindeki bilinmedik renkleri sızdırır" der o harika üslubuyla. Ve bir ilkbaharda ben de üzerime aldım çaresiz tahayyülerden bir demet. Seneler geçti bir çok şey değişti, bir çoğu eskidi o yıllardan geriye kalan, mavi lale, bir tebessümle kaldı üzerimde.Geçmişe tebessümle bakabilmek geleceği umutla bekleyebilmeyi sağlıyor ve tüm kırgınlıkları, acılarna rağmen tebessüm edebiliyorsak geçmişimize hayat güzeldir ve herkes tüm öfkesine rağmen bir tebessüm bulabilir geçmişinde...
  Ve geçen senelere inat hiç eskimeyen güzel insanlar hayatımızda hep varolanlar onlara da selam olsun dilerim hiç eskimesinler vesselam.. 19/12/2012
         

23 Şubat 2015 Pazartesi

Ortaya karışık çorba


        "Seher'im seher vakti bülbüllerin nağmeleriyle mütelezziz olan ruhum birden seni arzuladı" Nazan Bekiroğlu anlatıyor 7 sene birbirlerini seven gençler ailelerin nişan düğün yapmasıyla nihayet kavuşurlar. ancak delikanlı evliliklerinin üzerinden henüz üç ay geçmişken savaşa gider ve şehit olur.. O delikanlının Seher'ine yazdığı mektuplardan bir cümle. Kavuşamayan aşıklar, batan güneşler ,eşsiz samimiyet."Muhakkak onların bildikleri bizden fazlaydı"Bakışları keskin. Şimdi başkalarının büyük amaçları var, ince ince dokudukları planları. Bizler küçük piyonlar.Ha gerçi hepimizin amaçları var, da nedense başkalarının hesapları tutuyor hep .Eli boş kalan bizler oluyoruz.
Nasıl imreniyorum eskiye, geçmişe bakınca güzel görünüyor her şey...Sadece güzellikleri hatırlıyoruz. Şükür ki güzellikleri hatırlıyoruz. 

       Bugün hala Kelime Defterini okuyorum, hızlı okuma teknikleri böyle yazarlara işlemiyor sanırım. Her kelimeyi inceden inceye okumak istiyor insan. Bu hikayeyi okurken de öyle içlendim,Seher'e üzüldüm ,yarım kalan aşka, şimdilerde esamesi okunmayan sadakate. Bir de Triyandafila geldi aklıma İskender Pala'nın en sevdiğim yazılarından güzel Despina anne ve şair Kâni , kalan o tek inci tanesi yıllar sonra kesişen yollar ve bir kurtuluş, bir ölüm. Yine aşk yine ayrılık yine sadakat.( Bu arada Aşkname'nin tüm hikâyeleri yaşanmış o sevinçler ve o acılar derinden derine yaşanmış, en okunası kitaplardan) 
Şimdi ne çok seviyoruz ne çabuk bıkıyoruz. Oysa ki sevdayı bir ömür yaşayanların torunlarıyız biz. Çok basitleşti duygular.Hız çağından mıdır ne, insanlar sıkılıyor her şeyden çabucak. Tabi aşklarında eskiyor.Yeni bir aşk lazım diyoruz artık.

 Çoğu genç belki de aşkı o eşsiz duyguyu hiç tadamayacak.Aşık olmak nedir, bir insana bir şehre bir mesleğe bir kitaba bir ... Oysa ki insanı büyüten yegane şeylerdendir bence aşk. Sığ sularda tüketiyoruz ömrümüzü okyanus nasıl bir şey bilemiyoruz. Nasıl bir sel ki akıp gidiyor. İnsanların birazcık durması lazım hepimiz koşuyoruz. Rutin yaşıyoruz. Düşünmüyoruz ne istiyoruz kimin için. Neye göre yaşıyoruz. Ne yapıyoruz,Neden? Hiç düşünmüyor, sorgulamıyoruz. Bir hadi yetiyor binlere, sonra biz dedik sanıyoruz.  Neye göre seviyor kime göre yaşıyoruz. Şimdilerde herkes bir örnek, tek tip. 
      Yine yazdım her telden. Uzun süre sonra üniversite ortamına takılınca çarpıyor sanırım :)

22 Şubat 2015 Pazar

Ankara

Ankara, bugün gördüğüm görüntüler yine mi... dedirtecek cinstendi. Bir taraf " Özgecan için" başlığı altında olan solcular diğer tarafta "Fırat Yılmaz için" mhpli grup . Tablo resmen 70li 80li yılları andırıyordu gencecik insanlar ölüyor. İnsanlarımızda neden bu kadar vahşet bu kadar öfke var.Özellikle gençler nasıl  bu kadar bariz tekerrür eden tarihi göremiyorlar. Hiç mi okumuyorlar hiç mi muhakeme etmiyorlar. Ya da öğretmenlerimiz test kitaplarını ezberletirken bunları öğretmeyi unutuyor mu?

Gencecik bir kızın öldürülmesini İslama bağlayan ve kahrolsun gericilik sloganları atan ülkenin geleceği !üniversiteliler. Öte yanda İslamın ne demek olduğunu anlamaktan aciz kadınlar çalışmamalı aman evden çıkmasın diye tutturanlar, bir türlü bulunamayan orta yol. Herkes bir nefes alsa, ah keşke bir anlık dursa. Karşılıklı uzlaşabilmek bu kadar zor değil.Tamam ben haklıyım ama, sen de haklısın diyebilmeli insanlar. Güler yüz gösterebilmeli empati yapabilmeli. Ve de en önemlisi öfke kontrolü yapmayı öğrenmeli sanırım şimdilerde en çok ihtiyacımız olan bu. Keşke medya birazcık bunun için çabalayabilse, oysa psikopatlara teknikler öğretmekle meşgul, yeniden olsun diye bir kere daha canlar yansın kazan iyiden iyiye kaynasın diye...Eskiler kötü bir şey olduğunda çok anlatmazmış hani, hem insanların psikolojisi bozulmasın hem de yemek tarifi verilir gibi tarif olmasın diye kimilerine.... Ayrıntılar iyice insanların gözüne gözüne sokulmazmış yaralar kanatılmazmış . Bir bildikleri varmış demek ki. 

Bu gün değerli insanlarla sohbette belki de bu devirde herkese bir kedi lazım dedik, kediler yumuşatıyor insanları mutlu kılıyor.Varlıkları ile terapi etkisi oluşturuyorlar. Evet kesinlikle  hepimize lazım. Zaten bu dünya gitgide yaşanmaz bir yer haline geliyor.

Bugün yolüstü kalabalıkları izledim  biraz da haberleri okudum; bunalmışım. Oysa güzel bir gündü başka şeyler vardı aklımda; mor mürekkep mesela, güzel naif şiir gibi bir yazar,elifin be'ye olan sevgisi, seher vaktinde bülbül nağmeleri ... "Kelime Defteri".....

Vel hasılı kelam Biz ylsyliler yarın İngilizce öğrenmeye başlayacağız. Hadi bakalım yeni arkadaşlar tanışacağım

20 Şubat 2015 Cuma

        Bugün Ankara'da yalnız geçirdiğim ilk günüm erken kalktım( sanırım artık erken kalkmak nihayet alışkanlık haline geldi oleey ) kahvaltı vs derken uzun süredir yapamadığım bir şeyi yaptım sessiz sakin tek başıma kitap okudum hem dee Nazan Bekiroğlu ; Kelime defteri nasıl insan kendisini okuyor gibi oluyor. Bu yazarda başka bir şey var insanın içine işleyen böyle yakan durduk yerde ağlatan... her bölümü için ayrı yazı yazılır ya onu geçeyim şimdilik...
Sonra baktım kar yağıyor incedeen ince, durur muyum dışarı çıktım. nüfus cüzdanında Ankara doğumlu yazan ama Ankaraya yabancı biri olarak bilmediğim sokaklarda yabancı değilmişim de hep dolaştığım yerlermiş gibi dolandım en azından yürüdüğüm semti öğrendim  Bahçelievler.Fikri Alem diye bir kafe gördüm edebiyatçıyım ya ismi çekti beni sonra merdivenlerden çıkarken o tatlı nostaljik posterler içerisi de bir o kadar şirin.Plaklar gramofonlar tatlı masalar renkli ortam ve hoş müzikler çok sevdim. Zaten Elif hanım da bir o kadar sıcak birisi, sohbet ederken akşam oluvermiş. Bazen söyleşiler de oluyormuş tuttum bu kafeyi sakin bir ortam öyle vıcık vıcık insan dolu yerleri sevmiyorum. 
        Sonra dönerken baktım kalabalıklar o tarafa doğru yürüyor bi bakayım dedim galiba 7. cadde tam emin değilim hoşuma gitti fena değil gezmelik. Bu arada kar baya hızlandı tabi ben de dönerken bir de düşme tehlikesi atlattım görme engelliler için sarı şeritler gerçekten çok mantıklı da karda kışta düşmeden üzerinde duramıyoruz onların. Bence oldukça tehlikeli buna bir çözüm düşünüp sarı şeritleri kaymayan bir maddeden yapmalılar.
       Böylece akşamı edip küçük odama geri döndüm kardan adam vaziyetinde ve soğuktan kızarmış bir yüzle. 

19 Şubat 2015 Perşembe

Yeni bir tercih,yeni bir hayat...YLSY

       YLSY başta Milli Eğitim olmak üzere yurt dışında master ve doktora yapmamız için verilen az bilinen bir burstur( merak edenler bkz. google). Bursiyerler bilirler başvuru için karar aşamasından tutun mülakatına kadar her adımı değişik bir süreçtir. Biz 2014'lü bursiyerler artık karar aşaması başvuru kefil vesairelerin sonuna geldik nihayet.. Şimdi büyük çoğunluğumuzu dil öğrenme telaşı sardı tabi bazıları dil konusunda şanslı önceden öğrenmişler. Ben onlardan değilim maalesef.. Önümüzde seçenek 4 il olunca ve yaşadığı şehir onların içinde olmayınca eminim pek çok bursiyer de  benim gibi yaptı; hazırladık bavullarımızı seçtiğimiz şehrin yolunu tuttuk. Tabi yaşadığınız şehirden hemen kopmak,düzeni bozmak pek kolay olmuyor hele ki benim gibi evliyseniz eşinizi haftada hatta iki üç haftada bir görmeye alışmanız gerekiyor. Bir de çocuğu olanları düşünemiyorum Allah onların yardımcısı olsun ne diyeyim..Hiç bilmediğiniz bir şehre düştüyseniz oldukça zor. Kalacak yer için önce kyk yurtları sonra özel yurtlar en son özel ev düşünülüyor.Çok şükür ki benim bu konuda sıkıntım olmadı. Eşyalarımı iki valizde toplayabildim en aza indirerek, hala da yerleştirmedim. Dün şöyle bir baktım eee ben Amerika'ya giderken de hepi topu bu kadar eşya götürebileceğim zaman geçtikçe iyice idrak ediyorum galiba gerçekten göçebe oldum yeniden. Şu da var tabi insanın yanında ne kadar az yük olursa o kadar ferah oluyorsunuz.
       Ufak bir seviye sınavından sonra Üniversiteler de belli olacak. Heyecanla Pazartesiyi bekliyorum dersler başlayacak kafamda binbir soru nasıl geçecek kaç puan alabileceğim,yarım kalan yüksek lisansımı bitirebilecek miyim, üniversitelerden kabul alabilecek miyim??? Benimle beraber bir çok bursiyer de aynı duygularda. Hadi bakalım diyorum hayırlısı hepimize